TÜRK HUKUKUNDA EMEKLİLİK
I. EMEKLİLİĞİN TANIMI
Her insan gibi askerî personel de belirli bir süre hizmet verdikten sonra veya belirli bir hastalığa maruz kaldıktan sonra emekliye ayrılmak ister. Emekliye ayrılma, belirli bir yaşa gelmiş veya belirli bir süre hizmet etmiş bulunan bir kamu görevlisinin artık kamu hizmetleri sahasında çalışmaktaki takatsizliği ve güçsüzlüğü dolayısıyla hizmet ve kamu görevlisi statüsünden çıkmasıdır[1]. Bir başka tanıma göre emeklilik, yaşlılık veya sakatlık gibi nedenlerle görevini yerine getiremez duruma düşen memurun geçimini sağlayacak bir maaş tahsisi suretiyle memur statüsünden ayrılmasıdır[2]. Kapsamlı bir tanıma göre ise emeklilik; sakatlanma, hastalanma veya belirli bir yaşa ulaşma nedeniyle çalışmayan veya çalışma gücü azalan kamu personeline, maruz kaldığı sosyal riskler nedeniyle uğrayacağı gelir kaybı veya giderlerin artması neticesinde ortaya çıkan olumsuz etkileri bertaraf etmek ve çalışma hayatından çekilerek, çalışmadan yaşamını sürdürme, hayatının geri kalan diğer kısmını belirli bir gelir garantisinin rahatlığı içinde dinlenerek geçirme imkânı sağlayan bir sosyal güvenlik müessesesidir[3].
II. EMEKLİLİK İŞLEMİ
Emekliye ayrılma statü değişikliği sonucunu doğurur. Memurun emekliye ayrılması ile devlet memurluğu sona erer. Memur emekliye ayrılmakla, memur statüsünden çıkar ve emekli statüsüne girer[4]. Emeklilik, icrai, tek yanlı, idarî bir şart işlemdir[5].
Emeklilik işlemi tahlil edilirse, birbirinden farklı aşamaları kapsadığı görülür. Bu aşamalardan birincisi, memurun memur statüsünden çıkması, ikincisi memur statüsündeki mali haklarının sona ermesi ve yeni gireceği emekli statüsündeki mali haklarının tespiti, üçüncüsü ise emekli statüsüne alınması ve emekli maaşının bağlanması aşamasıdır[6].
Kişisel bir hak olan emeklilik, başkasına devredilemez[7]. Emeklilik, idarî mercilerce hazırlanan emekliye sevk onayının kamu görevlisine tebliğinden sonra kesinleşir[8].
Diğer taraftan, emeklilik, bir askerî personel veya her hangi bir kamu görevlisi hakkında tesis edilen naklen atama ya da göreve son verme gibi idarî işlemlere karşı açılan davalarda verilen yürütmenin durdurulması ya da iptal kararlarının uygulanmasının imkânsızlığına sebep olabilmektedir[9]. Söz konusu imkânsızlık, isteğe bağlı emeklilikten ya da irade dışında meydana gelen bir sebepten de kaynaklanabilir[10]. İlgili kişinin re’sen emekliliği de dava konusu etmesi ve yargı merciinin de lehine karar vermesi durumunda ilgili göreve iade edilmektedir[11]. Ancak yaş haddine ulaşması durumunda ise, iptal kararına rağmen göreve iadesi söz konusu olmaz[12].
Yüksek Askerî Şura, subayların emekliliği konusunda icrai nitelikte kararlar alabilme yetkisine sahiptir[13]. Terfi ve kadrosuzluk nedeniyle emekliye ayırma kararları hariç diğer her türlü ilişik kesme kararlarına karşı yargı yolu açıktır[14]. Ancak 2010 yılında yapılan halk oylamasından evvel YAŞ’ın aldığı kararlarda bir ayrım yapılmaksızın tümü yargı denetimine kapalıydı[15]. YAŞ, subaylardan hangilerinin emekli edileceğini, hangilerinin terfi edeceğini belirlemekte, sonra bu subaylar hakkında üçlü kararname ile emeklilik veya terfi işlemleri uygulamaktadır[16].
III. SOSYAL DEVLET VE SOSYAL GÜVENLİK İLKELERİ
Gerek 1961 Anayasa’sında, gerekse de 1982 Anayasası’nda Türkiye Cumhuriyetinin “sosyal” bir devlet olduğu vurgulanmıştır. 1982 Anayasası’nın 5. maddesinde, Devletin temel amaç ve görevlerinin, Türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmak olduğu vurgulanmıştır. Sosyal devlet, genellikle, “vatandaşların sosyal durumlarıyla, refahlarıyla ilgilenen, onlara asgari bir yaşama düzeyi sağlamayı ödev bilen devlet” diye tanımlanır[17]. Bir başka yazara göre sosyal devlet, “ekonomik ve sosyal hayatı yönlendirerek güçsüzleri güçlüler karşısında koruyarak, ulusal gelirin adaletli bir şekilde bölüşümünü sağlayarak sosyal adaleti gerçekleştiren ve güvence altına alan, bireylerin refahını sağlayan, emek ve sermaye arasında toplumsal bir denge kuran, çalışanları koruyan, sosyal güvenliği sağlayarak vatandaşları yarın endişesinden kurtaran, bütün bunları yaparken ferdin kişiliğine saygı duyan ve onu klasik özgürlüklerinden yoksun bırakmayan bir devlettir”[18]. Sosyal devlet anlayışında, vatandaşların insanca yaşayabilmesi, sosyal ve ekonomik ihtiyaçlarının karşılanması için devlet bazı görevlerle mükelleftir[19]. Devletin sosyal barışı ve adaleti temini için sosyal ve ekonomik hayata karışması meşru ve lüzumludur[20].
Sosyal devlet, sosyal güvenliği sağlamakla yükümlü devlettir[21]. Sosyal güvenlik ilkesi, bireylerin çeşitli sıkıntı zamanlarındaki gereksinimlerinin sosyal sigorta ve sosyal destek olanaklarıyla karşılanmasıdır[22]. Geniş anlamda sosyal güvenliğin, irade dışı uğranılan tehlikelerin zararlarından kurtarıcı bütün müesseselerin meydana getirdiği bir sistemi ifade ettiği görülecektir[23]. Dar anlamda sosyal güvenlik kavramı ise, insanların uğrayacakları tehlikelerin doğrudan önlenmesinden ziyade, tehlikelerin gerçekleşmesinden sonraki döneme ilişkin olarak duyulan ihtiyaçların giderilmesine karşı alınacak önlemleri içeren bir korumadır[24].
Sosyal güvenliğin temel amacı, kişilere ve ailelere karşılaştıkları sosyal veya ekonomik bir olay sonucu hayat standartları seviyesinde büyük ölçüde aşınma meydana gelmesine izin vermeyecek bir koruma garantisi vermek[25], insanların geleceklerini teminat altına alarak yarın endişesinden kurtarmaktır[26].
Türk sosyal devlet sistemine göre, sosyal güvenlik, Devletin kişilere sağladığı bir lütuf değil; ekonomik, sosyal ve siyasal gelişmelerin gerekli kıldığı bir garanti sistemidir. Herkesin insan haysiyetine yakışır bir hayat sürmesi, insanca yaşaması ise sosyal adalettir. Sosyal adalet ve sosyal güvenlik ilkelerinin ihlal edilmesi halinde sosyal devlet ilkesi çiğnenecektir[27].
Sosyal güvenlik hakkı ilk kez 1961 Anayasası ile Anayasal bir niteliğe kavuşturulmuş, bu hakkın bir insanlık hakkı ve yerine getirilmesinin de bir devlet görevi olduğu vurgulanmıştır[28]. Bu doğrultuda Anayasa’nın 48. maddesinde “Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Bu hakkı sağlamak için sosyal sigortalar ve sosyal yardım teşkilatı kurmak ve kurdurmak devletin ödevlerindendir” hükmü yer almaktadır.
1982 Anayasası’nın 60. maddesi ile de herkesin sosyal güvenlik hakkına sahip olduğu ve Devletin bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri almak ve teşkilatı kurmak ile görevli olduğu kuralına yer verilmiştir. Madde gerekçesinde, Devletin esasen gerekli teşkilatı kurduğu, bu nedenle de amacın söz konusu teşkilatın modernleştirilmesi ve rasyonel çalışmasının sağlanması olduğu vurgulanmıştır[29]. Hatta 1982 Anayasası bu konuda bir adım daha ileri giderek sosyal güvenlik bakımından özel olarak korunması gerekenleri 61. maddede saymıştır: “Devlet harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleriyle, malül ve gazileri korur ve toplumda kendilerine yaraşır bir hayat seviyesi sağlar. Devlet, sakatların korunmalarını ve toplum hayatına intibaklarını sağlayıcı tedbirleri alır. Yaşlılar, Devletçe korunur, yaşlılara Devlet yardımı ve sağlanacak diğer haklar ve kolaylıklar kanunla düzenlenir. Devlet, korunmaya muhtaç çocukların topluma kazandırılması için her türlü tedbiri alır. Bu amaçlarla gerekli teşkilat ve tesisleri kurar veya kurdurur”.
IV. TARİHÇESİ
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde kuruluşu kanun ile olan ve zorunlu üyelik esasını benimsemiş sosyal güvenlik alanında ilk sosyal güvenlik kuruluşu Amele Birliği olup, 1921’de, 151 sayılı Ereğli Maden Amelesinin Hukukuna Müteallik Kanun ile kurulmuştur[30]. Ancak daha evvel, 1866 yılında kurulan Askerî Personel Sandığı, 1880 yılında kurulan Mülki İdare Sandığı ile “Askerî ve Mülki Memurlar Sandığı” adıyla birleştirilmiştir. 1934 yılından sonra da dokuz sandık daha kurulmuştur. T.C. Emekli Sandığı bu on sandığın birleşmesiyle, 1.1.1950’de yaklaşık iki yüz bin üye ve altı bin emekli ile faaliyete geçmiştir[31]. Statü hukukuna göre devlete bağımlı olarak çalışan kamu personelinin sosyal güvenliklerini sağlamak üzere kurulan T.C. Emekli Sandığı, iştirakçilerine uzun vadeli sigorta kolları olan yaşlılık, malûllük ve ölüm sigortaları çerçevesinde emeklilik hakkı tanımaktaydı. Bu kanunla aylıklarını personel kanunlarına göre alan devlet memurları ile aylıklarını personel kanunlarına göre almayan milletvekili, il daimi encümeni üyeleri, belediye başkanı vb. iştirakçilerin emeklilik hakları sağlanmaktaydı[32]. Sandığın gelirlerini esas olarak iştirakçi primleri oluşturmuştur. Yeni Sandık iştirakçilerinin gelirlerinden kesilen kesenekler ile iştirakçiler adına onları çalıştıran kurumların yatırdığı karşılıklardan oluşmuştur[33].
2001-2005 yıllarına ilişkin düzenlemeleri içeren 8. Beş Yıllık Kalkınma Planı ile sosyal sigorta risklerini asgari düzeyde karşılayan kamu sigorta programlarının bütün nüfusu kapsayacak şekilde genişletilmesi temel amaç olarak benimsenmiştir. Bu doğrultuda Planda ekonomik ve teknolojik gelişmelere uygun olarak fiili ve itibari hizmet sürelerinin yeniden düzenleneceği, Emekli Sandığı sigortacılık ilkelerine göre yeniden yapılandırılacağı ve sigortacılık faaliyetleri dışındaki görevlerinin ilgili kurumlara devredileceği, Emekli Sandığı, SSK ve Bağ-Kur’un idarî ve mali yapılarının yeniden düzenlenmesi ile norm ve standart birliği sağlanması amacıyla gerekli hukuki ve kurumsal düzenlemeler yapılacağı belirtilmiştir[34]. Bu amaçla ülkemizde farklı türden üç sigorta kurumunu birleştirme hedefi güden Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun gerekçesi şu şekildedir: “Uluslararası sistemlere de uygun olarak, mevcut sistemin sorunları ve gerekse nüfus yapısında beklenen değişim göz önüne alınarak; tek bir emeklilik sistemi, tek bir sağlık sistemi, tek bir sosyal yardım sistemi ve bu yapıyı yürütmek üzere tek bir kurumsal yapıyı içeren kapsamlı bir sosyal güvenlik reformu öngörülmektedir. Yani emeklilik sigortası rejimi ile Devlet memurları, hizmet akdine göre ücretle çalışanlar, kendi hesabına çalışanlar ve tarımda kendi hesabına çalışanları kapsayan beş farklı emeklilik rejiminin hak ve yükümlülüklerinin eşit olacağı tek bir emeklilik rejimine dönüştürülmesi öngörülmekte, emeklilik yaşı, aylık bağlama oranı, aylıkların hesaplanması gibi konularda yeni düzenlemeler getirilmekte, yani emeklilik rejiminde mevcut aktif sigortalıların; emekliliklerini hak edecekleri yaş, prim ödeme ve sigortalılık süresi aynen korunmakta, emeklilik aylıkları eski ve yeni sistemde geçirdikleri süreye bağlı olarak, her iki sistemde hak edilen aylığın ağırlıklı ortalamasının alınması şeklinde hesaplanmakta, yeni sisteme geçiş kademeli olarak gerçekleşmekte, genel sağlık sigortası getirilmekte ve sağlık hizmetlerinin finansmanının Türkiye’de yaşayan herkesi kapsayacak şekilde eşit ve tek bir yapıya kavuşturulması öngörülmekte, genel sağlık sigortası kapsamındaki primler, belirlenmiş sağlık hizmetlerini kapsamakta, sisteme üye olmak ve sağlık hizmetleri için belli oranda prim ödemek zorunluluğu öngörülmekte, vatandaşların hastalanmasına engel olacak her türlü koruyucu sağlık hizmetlerinin yaygınlaştırılması öncelikli politika haline getirilmekte, hastalık halinde ise vatandaşların en etkin ve hizmete kolay ulaşabilecekleri bir yöntemle tedavi edilmesine çalışılmaktadır”.
Farklı kural ve standartlara göre faaliyette bulunan SSK, Bağ-Kur ve Emekli Sandığı, 5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile yapılan değişiklikler sonucu tek çatı altında birleştirilmiş ve 2006 yılında Sosyal Güvenlik Kurumu kurulmuştur[35]. Yeni sistem, kısa vadeli sigorta kollarından (meslek hastalığı, iş kazası, analık ve hastalık) ve uzun vadeli sigorta kollarından (yaşlılık, malûllük ve ölüm) meydana gelmektedir[36].
[1] ONAR Sıddık Sami, İdare Hukukunun Umumî Esasları, C. II, İstanbul 1966, s. 1269.
[2] ORHUN Hayri, Türkiye’de Devlet Memurlarının Hukuki Rejimi, Ankara 1946, s. 238.
[3] ÖZCAN Reşat, Kamu Personel Rejiminde Emeklilik Sistemi, TC. Başbakanlık Devlet Personel Başkanlığı Uzmanlık Tezi, Ankara 1993, s. 20.
[4] GÖZÜBÜYÜK A. Şeref /TAN Turgut, İdare Hukuku- İdari Yargılama Hukuku, 2. Baskı, Ankara 2001, C. I, s. 846.
[5] GİRİTLİ İsmet/BİLGEN Pertev/AKGÜNER Tayfun, İdare Hukuku, İstanbul 2001, s. 620.
[6] ONAR, age., s. 1271.
[7] GİRİTLİ/BİLGEN/AKGÜNER, age., s. 620.
[8] GİRİTLİ/BİLGEN/AKGÜNER, age., s. 620.
[9] ALTAY Evren, İdari Yargı Kararlarının Uygulanmamasından Doğan Uyuşmazlıklar, Ankara 2004, s. 196.
[10] ALTAY, age., s. 196.
[11] ALTAY, age., s. 196.
[12] ÇAĞLAYAN Ramazan, İdarî Yargı Kararlarının Sonuçları ve Uygulanması, 3. Baskı, Ankara 2004, s. 197.
[13] ÇAĞLAYAN Ramazan, İdarî Yargılama Hukuku, 4. Baskı, Ankara 2014, s. 168.
[14] ÇAĞLAYAN, İdarî Yargılama Hukuku, s. 168.
[15] OYTAN Muammer, İptal Davalarında İdari Yargı Denetiminin İlke ve Kuralları, Ankara 1999, s. 54.
[16] ÇAĞLAYAN, İdarî Yargılama Hukuku, s. 168.
[17] SOYSAL Mümtaz, 100 Soruda Anayasa’nın Anlamı, Gözden Geçirilmiş Onbirinci Baskı, İstanbul 1997, s. 231.
[18] KOCAOĞLU Mehmet, “Anayasa’ya Göre Türk Sosyal Devlet Sistemi”, TÜHİS İş Hukuku ve İktisat Dergisi, C. 11, Mayıs 1989, S. 9, s. 8.
[19] TEZİÇ Erdoğan, Anayasa Hukuku (Genel Esaslar), 5. Baskı, İstanbul 1998, s. 310.
[20] KÜÇÜK Adnan, Anayasa Hukuku, 3. Baskı, Ankara 2013, s. 235.
[21] ÖZBUDUN Ergun, Türk Anayasa Hukuku, 3. Baskı, Ankara 1993, s. 101.
[22] BALTA Tahsin Bekir, İdare Hukuku I Genel Konular, Ankara 1970/72, s. 113.
[23] YAZGAN Turan, Gelir Dağılımı Açısından Sosyal Güvenlik, İstanbul 1975, s. 29; ÇUBUK Ali, Sosyal Politika ve Sosyal Güvenlik, Ankara 1986, s. 165.
[24] ARICI Kadir, Sosyal Güvenlik, Ankara 1999, s. XXI; TUNÇOMAĞ Kenan, Sosyal Güvenlik Kavramı ve Sosyal Sigortalar, İstanbul 1982, s. 1.
[25] İLO, Sosyal Güvenlik, Çev. ALPER Yusuf/ TATLIOĞLU İsmail, Bursa 1994, s. 88.
[26] ÇELIKOĞLU İlyas, Sosyal Güvenlik Sistemlerinin Finansman Yöntemleri ve Türkiye Uygulaması, DPT Uzmanlık Tezi, Ankara 1994, s. 1.
[27] KOCAOĞLU, agm., s. 37.
[28] ÖZCAN, age., s. 30.
[29] ÖZER Attila, Gerekçeli ve 1961 Anayasası ile Mukayeseli 1982 Anayasası, Ankara 1996, s. 261.
[30] Tarihçe, http://www.sgk.gov.tr/wps/portal/tr/kurumsal/tarihce/!ut/p/b1/jZHJkqJQEEW_xQ8oeTwZlyjzW PB4CmwIQEAoEQQH4OvLrq5NV4d25y4jzombcZOIiICITsmtKpNL1Z6S4689YmKFVBR-TQqAQwAAj YTUFiCXVDD1 AMIHAJ6MAL58Dai_fcXUaaCZgiwbNFoBDnz7TwI0Cvxf_ouAP3zFgeLDF2UsGxSpbF hiRwRqdh7FVrtLgugGK7WD8pS6_Wk7eQdV5-vkOjpn0K2n2HxTOITf9a5qmXNo1lbIp1Rs3pIzMJo-o2Gt Xs_5LYu6ZIcrq1zFB ajuQ06fegO1lkaaAwwLxyr7ZB72AzeK0mEoI5dGeXCgd4XMx8iKD9V9sfjZy9-H_6OX HRH9qN7drIGmUqR HQQA5hv0GXlX_Bbz4bfgA2OdX0IRPBICKUT112vwxezXraXZt25bvQoDhiMzAtX 0JIF63rXrvkD6GCDSTJUamjUnH4v33_dbDa0EocWfWhE5EVdos71mzBEuapSDHQYZjaWoFeEhs1Wxgxda6y5Lv9aFX7S5MP9wljJNw7Qz7sHSMYt5s_FX4jlZbO1N2XjYVk-Q21wtbhHqPwTovw2IPy2sSps6hTWLW EKCXdlpT0CMu0_b6Nh Q9ORydDyP25tMmrSfcNVN_Q8WIeDsTj9Kgu48P2mrb5ETXYIxvJuOpczDnwuI T5-I9zg!!/dl4/d5/L2dBISEv Z0FBIS9nQSEh/ ET. 05.05.2014.
[31] BAKAN Yaşar, “Sosyal Güvenlik Kuruluşları ve Kriz”, Ekonom, S. 1, Haziran 1996, s. 2; KUTAL Metin, “Türkiye’de Sosyal Güvenlik Sorunları”, İktisat ve Maliye Dergisi, S. 10, 1976, s. 248; ERNAM A. Nuri, Açıklamalı ve Uygulamalı Sosyal Sigortalar Mevzuatı, Ankara 1990, s. 5; AKAD Mehmet, Teori ve Uygulamada Sosyal Güvenlik Hakkı, İstanbul 1992, s. 33.
[32] ÖZCAN, age., s. 37.
[33] ALPER Yusuf, “Emekli Sandığı’nın 1992 Yılındaki Faaliyetleri Bakımından Değerlendirilmesi”, İş Hukuku Dergisi, C. III, 1993, s. 401.
[34] Devlet Planlama Teşkilatı, Uzun Vadeli Strateji ve Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı 2001-2005, Ankara 2000, s. 109-110.
[35] Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı, http://www.sgk.gov.tr/wps/portal/tr/kurumsal/kurumumuz/!ut/p/b1/jZB NC4JAFEV_0tw3jR8tR2XGl0LYYNlsxFUIZS2i35-tAiy3u7COdzLE140wg_doz919_46dOdX9mFrydp1Qhp2 KzMwZaY2hSKbRiNwHAF8OY3JZ-SzX24CcKmNKQK3QozZfxfEbrSYpNrDVcQK__UvFPzwD8J_TKzSB Jwr2ikJGYfRDCxNnICFH9wudd2g5yfV8-5R/, ET. 05.05.2014.
[36] Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı, agm.
