T.C.
Yargıtay
13. Hukuk Dairesi
E. 2016/16956
K. 2018/5393
T. 8.5.2018
DAVA : Taraflar arasındaki rücuen tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı, davalı ile aralarında hizmet alım sözleşmesi yapıldığını, işi ihale ile alan davalı yüklenici şirket dava dışı işçisi L.K. tarafından işçi alacaklarının tahsili konulu Diyarbakır 1. İş Mahkemesinde açılan dava sonucu başlatılan icra takipleri neticesinde toplam 19.872,96.-TL’nin davacı Rektörlük tarafından ödendiğini, davalı şirket ile akdedilen sözleşmeler uyarınca işçilerin her türlü alacaklarından ihaleyi alan yüklenici firmanın sorumlu olacağını ileri sürerek davacı tarafından ödenen meblağın ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece, 6552 Sayılı Kanun’un 8. Maddesi gereğince davacı tarafından ödenen 9.613,36 TL kıdem tazminatının davalıdan talep edilemeyeceği, davacının 3.690,05 TL yıllık ücretli izin bedelini ise son işveren dava dışı Ova Toplu Yemek Ltd Şti’den talep etmesi gerektiği mütalaasında bulunulan bilirkişi raporu esas alınarak davanın reddi cihetine gidilmiştir. Mahkemece, her ne kadar davacı tarafından dava dışı işçiye ödenmiş olan işçilik alacakları bakımından ikili bir ayrım yapılarak değerlendirme yapılmış ve kıdem tazminatı bakımından, 4857 Sayılı Kanun’un 112. maddesinde 6552 Sayılı Kanun’un 8. maddesiyle yapılan değişiklik uyarınca işçinin kıdem tazminatından davalının sorumlu olmadığı gerekçesiyle davacının açtığı davadaki bu talep kısmına dair red kararı verilmiş ise de Kanun’un bu hükmü işçiyi güvence altına almak amacıyla konulmuş bir hüküm olup, emredici nitelikte bir hüküm değildir. Bu hükmün aksi yönünde taraflar her zaman sözleşme düzenleyebilirler. Nitekim taraflar arasında düzenlenen sözleşmeler içerisinde yüklenici olan davalının çalıştırdığı işçilere dair sorumluluklarına dair hükümler bulunduğu dosya kapsamında alınmış olan bilirkişi raporları ile de tespit edilmiş olup sözleşmelerin bu hükümleri tarafları bağlar. Hal böyle olunca davalı çalıştırdığı işçiler yönünden dönemleri itibariyle asıl işveren olan davacıya karşı sorumludur. Yine yıllık ücretli izin bakımından ise, Feshe bağlı bir hak olan ihbar tazminatı dışındaki tüm işçilik alacaklarından, işçinin çalışmış olduğu dava dışı ve davalı alt işveren, davacı üst işverene karşı, kendi dönemleriyle sınırlı olmak üzere sorumludurlar. Dosya kapsamından anlaşılamaması halinde, gerekirse Davalının kendisi dışında başka alt işveren bünyesinde dava dışı işçinin çalışıp çalışmadığı da araştırılarak, davalının bu işçilik alacağı bakımından kendi dönemiyle sınırlı sorumlu tutulması gerekmektedir. O halde mahkemece, kıdem tazminatı da dahil olmak üzere ihbar tazminatı dışından kalan tüm işçilik alacaklarından davalının kendi dönemine isabet eden miktarlar üzerinden sorumlu olacağı düşünülmeden yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan sebeplerle temyiz olunan kararın davacı yararına BOZULMASINA, HUMK’nun 440/I maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 08.05.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
